BIGtheme.net http://bigtheme.net/ecommerce/opencart OpenCart Templates
ANASAYFA » MANŞET » PSAKD Genel Başkanı Müslüm Doğan: Aleviler 90 yıldır oyalanıyor

PSAKD Genel Başkanı Müslüm Doğan: Aleviler 90 yıldır oyalanıyor

08 Aralık 2014 Pazartesi 13:19

PSAKD Genel Başkanı Müslüm Doğan: Aleviler 90 yıldır oyalanıyor

Pir Sultan Abdal Kültür ve Tanıtma Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Müslüm Doğan, “Aleviler 90 yıldır oyalanıyor. Asimilasyon politikalarını dedelerimizin devletle buluşmasını sağlayarak, zorunlu din derslerinin 1. sınıfa kadar indirgenerek sürdürme çabası var. Biz buna karşı duracağız” dedi.

Aleviler üzerinde son dönemde AKP‘nin yürüttüğü açılımın yanı sıra MHP‘nin “Aleviler için programı”nın bir anlamı olmadığını kaydeden Pir Sultan Abdal Kültür ve Tanıtma Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Müslüm Doğan, “Aleviler 90 yıldır oyalanıyor. Asimilasyon politikalarını dedelerimizin devletle buluşmasını sağlayarak, zorunlu din derslerinin 1. sınıfa kadar indirgenerek sürdürme çabası var. Biz buna karşı duracağız” dedi. Çözüm sürecinin de Aleviler açısından hayati derecede önemli olduğuna vurgu yapan Doğan, devletin polisin yetkilerini ve baskıları artırmak yerine müzakere sürecine onurlu biçimde taraflarla oturup, sorunu çözmek zorunda olduğunun altını çizdi.

Son günlerde Aleviler üzerinden yürütülen açılımlar, yeni programlar çeşitli biçimde tartışılıyor. Son olarak AKP’nin yeni bir Alevi açılımının ardından MHP de “Aleviler için program”ını açıkladı. Genel seçimler yaklaştıkça daha da ayyuka çıkacağa benzeyen Alevi açılımları ya da programlarının özünde yatan ana eksen ise Alevilerden oy devşirmeye dönük politikalar.

 

PSAKD Genel Başkanı Müslüm Doğan, Alevilere yönelik açılım ve programları, zorunlu din dersinin 1. sınıfa kadar indirgeyen 19. Eğitim Şurası’nda alınan kararı ve Alevilerin çözüm sürecine bakışına dair ANF’nin sorularını yanıtladı. 

 

– 91 yıllık cumhuriyet tarihinde CHP’nin üstlendiği rolleri kapma yarışında olan AKP’nin açılımlarının yanı sıra MHP de “Aleviler için programını” açıkladı. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu yaklaşımları?

 

Aleviler üzerindeki politikalar yeni versiyonlarla söz konusu. Geçmişten pek fark yok. Esas olarak devletlerin çok eskiden beri, bin yıllık tarihle düşünürsek özellikle Osmanlı’dan cumhuriyete gelene kadar Nizamül Mülk ve Selçukluy’la birlikte sünni, tek düşünce üretme, tek ulus projesine alındı Aleviler. Sürekli katliamlarla, asimilasyonla karşı karşıya kaldı. Esas olarak Kürt Alevilerin yaşadığı coğrafyada Kürt ulusal istemleri başkaldırı olarak şekillendi. Cumhuriyet projesi aslında Osmanlı’nın İttihat Terakki rejiminin cumhuriyete taşınmasıdır. Türkçü, tek inanca dayalı olarak cumhuriyet projesi olarak Alevilerin önüne koydular. Aleviler de bunu yeni bir şey olarak algıladılar. Aslında cumhuriyet de yeni bir asimilasyonun versiyonuydu.

 

‘ALEVİLER CUMHURİYETİN HİÇBİR DÖNEMİNDE NEFES ALAMADI’

 

Cumhuriyet ilk ilan edildiğinde 1924’te önüne 442 sayılı Köy Kanunu konuldu. Bununla her köye zorunlu cami yapılması projesi vardı. 1924 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu. Sünni Osmanlının sünni kurumları isim değiştirdi. Sıbyan mekteplerinin yerini İmam Hatip’ler aldı. Medreselerin yerini ilahiyat fakülteleri alıyor. Şeyhülislamın yerini Diyanet İşleri Başkanı alıyor. Burada yeni asimilasyon araçları devreye konuluyor. Osmanlı’da cami yapımı zorunlu değil, cumhuriyetle yasal zorunluluk haline getiriliyor. Cumhuriyet projesi Aleviler için yağmurdan kaçarken doluya tutulma projesidir. Cumhuriyetin hiçbir döneminde Aleviler nefes alamadı, Kürtlerde olduğu gibi. Sağ ve sol Kemalistlerin birlikte ortak düşüncesi en dar milleti oluşturma çabasıdır. İnanç olarak da Sünniler dışında kimseyi içine almayan yapı söz konusudur. Mustafa Kemal, 1924’te bir Ceyhan’a giderken bir konuşmasında orada Ermenilerin sulama sistemleri olduğu için şunları söylüyor; “Ermenilerin buna hakkı yok. Burası Türktür, Türk kalacak. Her şey Türkler içindir.” Tarihte bu tür söylemler çok. Kısaca cumhuriyet sünni bir devleti esas almış Türk-İslam sentezinin bir ürünüdür ve İttihat Terakki rejiminin ortaya koyduğu manifestonun hayat bulmasıdır. Bu yüzden biz cumhuriyetle yüzleşiyoruz. Sürekli mücadelemiz bu yüzden.

 

– AKP ile MHP arasındaki Dersim polemiğinin ardından MHP kendince bir program oluşturdu. Aleviliği özgün inanç ya da yaşam biçimi olmaktan ziyade Diyanet’in şemsiyesi altında ifade edilmesi gereken bir olgu olarak yansıtmaya çalışıyor. Buna bakışınız nasıl?

 

Aslında Alevilik teoloji eksenli tartışılıyor. Bilerek yapılıyor bu. Alevilik İslam öncesi var olan, öğreti ve inançta kararlılık bulan, belli bir ruhsal şekillenme yaşamıştır. İslam öncesi yapısıyla da önemli bir inançtır.

 

‘ALEVİLER MÜLKİYET HAKKI DAVASI AÇSA TÜRK HUKUK SİSTEMİ ÇÖKER’

 

– Neden teoloji kapsamında tutuluyor?

 

Çünkü bir eksene oturtuluyor. Siyasal İslam’ın da projesi budur. İslam eksenine oturtuyor. Öncesini geride tutuyor. İslam içi bir yapı olarak ele alıyorlar. Eğer öyleyse niye bu şekilde yaklaşıyorsunuz? Bu sakat bir yaklaşım. Diyanet İşleri sünni ve asimilasyon eksenli kurumdur. Diyanet İşleri Kurumu lağvedilerek Diyanet İşleri Vakfı’na devredilmesi için resmi yazı yazdık. Dedik ki, gelin size çözüm önerisi; mülkiyet hakları talebinde bulunmayacağız. Camiler İmar Kanunu’nun 18. maddesi gereği olarak Alevilerin mülkiyetinden de bir kısım bırakılarak camilere yer ayrılıyordu. Düzenleme ortaklık payı adı altında. Yani Aleviler, mülkiyet hakkı davası açsalar Türk hukuk sistemi çöker. Bu korkunç bir durum yaratır. Biz buna rağmen böyle bir talepte bulunmayacağız.

 

‘ALEVİLER 90 YILDIR OYALANIYOR’

 

Diyanet sünnileri de asimile ediyor. Çünkü özgün İslam öğretisi Türkiye’de uluslaştırılmıştır. Şu anda İslam özgün değildir. Tepki almasının nedeni de budur. Bu eksende bu defa Alevi meselesi üretiliyor sözüm ona. Sonra çözüm önerileri getiriyorlar. MHP gibi ırkçı, Turancı bir partinin Alevi haklarıyla ilgilenmesinin nedeni var. Bunların elindeki kan kurumadı. Geçmişte de topal Osman Koçgiri’ye giderken, Alevilere yönelirken bu ideolojik birikimle hareket etti. Maraş ortada. Bu kabul edilemez. Dersim’e gidemezsiniz dedik, elinizdeki kan kurumadı çünkü. Çözüm önerileri de Turancı ve ırkçı bakış açısıdır. AKP’nin bakışı da farklı değil. AKP hep oyalıyor. Ruhi şekillenmeye neden olacak söylemlerle 90 yıldır Aleviler oyalandı.

 

‘DEDELERİMİZİN DEVLETLE BULUŞMASINI ENGELLEYECEĞİZ’

 

Alevilerin bağımsız inanç ve öğreti olarak kabul görmeyi istiyor. Oruç tutmaz, namaz kılmaz, hacca gitmez. İslam’ın 5 şartını yerine getirmiyor. 4 kapı 40 makamda şekillenen bir inanç sistemi var. Bunun içinde kendilerini şekillendiriyorlar. İnsanı kamile, ideal insana ulaşmada çabası ve kaygısını merkeze koymuş bir öğretidir Alevilik. Diyanete hapsedilecek bir inanç ve öğreti değildir. Çok yüksek kültürden, deneyimden geçmiş gelmiş bir öğretidir. Êzidîlik, Zerdüştlüğün son versiyonudur ve Alevilikle aynı eksendedir ve hemen hemen her alanda çakışan özelliklere sahiptir. Teoloji kapsamına hapsetmek asimilasyoncu, Türk ırkçı sistemin manevrasıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın içinde yer almayacağız hiçbir şekilde. Dedelerimizin devletle buluşmasını engelleyeceğiz. Çünkü devlet asimile eder. Bu sistemi çözer. Dedelik kurumu Aleviler için önemli bir kurumdur. Aleviliği geleceğe aktarmada kullanacağımız tek kurumdur dedelik kurumu, bugüne getiren tek kurumdur.

 

Önemli olan bizim burada bir eksene hapsedilmek istenmemizdir. AKP’nin çalıştayları da bu yönlüdür. Kişisel ikballerini AKP’ye bağlayan Aleviler de var. Çıkıp konuşuyorlar ama kabul edilen yanları yok. Halkta kafa bulanıklığı yaratıyorlar. Bizim devlet bilincimiz çok derindir. Devletin yaklaşımını biz iyi biliyoruz. Ne zaman devlet bilinci azalırsa karşımıza katliamlar çıkıyor. Bizim en önemli kazanımımız devlet bilinciyle ilgili kazanımımızdır.

 

‘BİZİ EŞİT YURTTAŞ OLARAK GÖRÜYORSANIZ ONA GÖRE YAKLAŞIN’

 

– AİHM’in cemevlerine yönelik elektrik, su gibi faturalar noktasında uygulanan yaklaşımı ayrımcılık olarak gördüğünü açıkladı. “Biz devletle bağımızı koparmak istiyoruz” dediniz. Bu noktada beklentiniz var mı devletin bu yönüyle cemevlerini diğer ibadethaneler gibi vergilerden, faturalardan muaf tutmasına ilişkin?

 

AİHM’in verdiği karar bize yeni hukuksal nitelik kazandırdı. Sinagoglar, camiler, kiliseler için eş değer tuttu cemevlerini. Siz bunlara elektrik veriyorsanız cemevleri de ibadet merkezleridir. İnceledik, inanç ve ibadet öğretisinin yapıldığı mekanlardır, bir ibadethanedir dedi. Biz de elektrik paralarını ödemiyoruz, ödemeyeceğiz. Onların yaklaşımı önemli değil. Bizi eşit yurttaş olarak görüyorsanız diğer inanç gruplarına yönelik yaklaşımın bize de sergilenmesini istiyoruz. Bu zaten tescillenmiş oldu. Bu devlete yaklaşıyoruz olarak algılanmamalı. Ortak bir yaşamı paylaşıyoruz. Konfederalizm mi denir ya da başka bir şey mi denir bilmiyorum ama ortak yaşamı yaratma arayışındayız.

 

– 19. Eğitim Şurası’nda din dersinin 1. sınıftan başlayarak verilmesi de resmileşti. Aleviler için önemli bir husus bu. AİHM kararları var, zorunlu din dersine dair. Devletin uluslar arası mahkemelerin kararlarını insan hakları sözleşmelerine aykırı biçimde uygulamazken, mevcut politikasını sürdürmekteki ısrarını nasıl algılıyorsunuz?

 

Her açılım olduğunda bir asimilasyon aracı devreye giriyor. Her okula mescit açılması gibi. Açılım dendi eğitim şurasında yeni kararlar aldılar. Bununla ilgili olarak AİHM’in zorunlu din dersinin kaldırılmasına dair Başbakanlığa yeni bir yazı yazdık. Dedik ki, uluslararası sözleşmelere aykırı. Kardeşlikten bahsediyorsak zorunlu din dersi kaldırılmalı. 1. sınıftan itibaren çocuklarımız sünni egemen sistemde zorunlu din dersi vereceksiniz. Siz niye bunu zorunlu tutuyorsunuz? Çünkü amacınız asimilasyon.

 

‘ALINAN KARAR BİZİM İÇİN YOK HÜKMÜNDEDİR’

 

– Bu noktada MHP de kendi Alevi programında zorunlu din derslerinde Aleviliğin de öğretilmesini öneriyor.

 

Onların Aleviliği teolojik kapsamında, Türk-İslam senteziyle bakıyorlar. Kıymeti harbiyesi yok. 19. eğitim Şurası’nda alınan kararlar bizim için yok hükmündedir.

 

– Çözüm sürecine gelecek olursak binlerce gözaltı ve yüzlerce tutuklama yaşandı. Geçtiğimiz hafta da İç Güvenlik Paketi meclise getirildi. Siz sivil toplum örgütü olarak hükümetin çözüm sürecinde demokrasiyi gerileten bu yasal çerçeveyle bir yandan da kendilerinin “silahlar sussun fikirler konuşsun” yaklaşımını da es geçen, siyaset yürütmeye çalışanlara da alan bırakmayan bir yaklaşım. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Kürt sorunu, Alevi hareketinden bağımsız değil. İç içe sorunlardır. Kürt olan Aleviler de var. Yani bir Alevinin hem ulusal hem de inanç sorunu var. O anlamda örgütümüzü yakından ilgilendiren bir sorun. Demokratik ve barışçıl çözümden yanayız. Özgürlük ve demokrasi eksenli çözüme kadar Kürt özgürlük hareketinin yanındayız. Bu yaklaşımlar işi zora sokmaktır. Kobanê’deki, Rojava’daki kantonlar Alevilerin ilgisini çekti. Alevilerin kafasındaki yapının tezahürüdür. Alevilerin bin yıllık rüyasıdır o kantonlarda yaratılanlar. Hükümet, Kürtlerin kazanımlarına yönelik yaklaşımlarını normal karşılıyorum. Orada ilk defa asimilasyoncu sistem çözülüyor. Ulusal bilinç söz konusu. Çok büyük bir özgüven gelişti ve buradaki ulusların da güvenlerini aldı. Kürt özgürlük hareketinin bu şekilde değerlendirmesi geniş kesimlerin desteğini de aldı. Her kesimden Kürt özgürlük mücadelesi geniş bir taban yarattı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de öyle oldu. Alevilerin CHP’den kopuşu yaşandı. Türkiye’nin farklı bölgelerinden alınan oylar bunun göstergesi. Konfederal sistemin savunulması ilgiyi artırdı. Bu anlamda da devletin yönelimi var.

 

90’LARDA FAYDA ETMEDİ ŞİMDİ DE ANLAMI YOK

 

– Bir diğer tepki çeken ve eleştirilere neden olan husus ise İç Güvenlik Paketi’yle birlikte polisin yetkilerinin çok ciddi biçimde artırılıyor olması. Fazla uzağa gitmeden Gezi direnişini baz alacak olursak polis tarafından öldürülenler hep Aleviydi. Ancak yargılanmalar göstermelik yapıldı, cezasızlık politikası ciddi biçimde hakim. Buna ilişkin neler söylersiniz?

 

90’lara bakıldığında Kürt coğrafyasında, Kürdistan’da hiç sapana karşı silahlar kullanılmadı mı? Ateş etme, insan öldürme, faili meçhullerde, köy boşaltmalarda, helikopterlerden atmalarda insanlar geri çekilmedi. Yasal kılıf olması önemli değil. Anlamsızdır, alanlara çıkacak yüz binleri öldürecek rejim yoktur. Halkların ortak projesi sahiplenildiğinde dünyada hiçbir güç önünde duramaz. Çok sayıda örneği var. Son çırpınışlardır bunlar. Bu paketlerin hiçbir anlamı yok. Devlet müzakere sürecine onurlu biçimde taraflarla oturup, sorunu çözmek zorunda. (ANF)

Check Also

Hünkar Hacı Bektaş Veli Dergâh Ziyaretimiz

Pirimiz Hünkar Hacı Bektaş Veli, niyazlarımızı kabul eylesin.

Bir yanıt yazın