15 Ağustos 2013 tarihinde Hacı Bektaş Serçeşme’de Alevi kurum yöneticileri, Dedeleri, Aydınlar, Sanatçılar, Siyasi kişilikler Garip Dede Cem evinde toplandılar. Toplantı Hacı Bektaşı Veli Dergahı Postnişini Veliyettin Ulusoy’un açış konuşmasıyla başladı.
Bolgemiz ve Türkiye’deki gelişmeler değerlendirildi. Alevi toplumunu bekleyen yeni tehlike ve katliamlara dikkat çekildi. AKP hükümetinin Alevileri ötekileştiren, değerlerine saldıran politikalarına karşı, Alevi dinamiklerinin ve kurumlarının birlikteliklerinin güçlendirilmesi gereğine vurgu yapıldı. Bölgemizde ve Türkiye’de sorunların çözümünde izlenecek yolun; etnik ve inançsal farklılıkları derinleştirmek, kışkırtmak ve şiddet kullanmak olmadığının altı çizildi. Sorunların savaş ve şiddetle değil, diyalog, demokrasi ve eşitlikçi yaklaşımlarla çözülmesi gerektiğine vurgu yapıldı. Bu bağlamda Rojava ve Lazkiye’ deki katliamlar kınandı. Aşağıdaki belirlenen karar ve talepler için birlikte mücadele etmenin gerekliliğine dikkat çekildi.
Alevi kurumlarımız, dedelerimiz, kanaat önderlerimiz, aydın ve sanatçılarımız kısacası Alevi dinamiklerinin temsilcilerinin her yıl Ağustos ayında Hacı Bektaş’da Pir’in huzurunda toplanmalarına, ortak akıl- ortak duruş sergileyerek İnsanlık Davası’na hizmet için mücadele birlikteliğini yükseltme ve gelenekselleştirme girişimini ortaklaştırmaya.
Alevi Hareketinin yeni dönemin ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için YENİDEN YAPILANMASI gerektiğine ve Alevi dinamiklerinin güçlendirilmesi ve hareket birlikteliğinin sağlanması için, alınan karar ve yönlendirmelerin Alevi toplumu ve kurumları için bağlayıcılığını sağlayacak, ALEVİ TEMSİLCİLER MECLİSİNİN yeniden kurulması çalışmalarının ortaklaştırılmasına.
Hacı Bektaş Postnişini V. ULUSOY’un sorumluluğunda en kısa sürede Alevi Kurum Yöneticilerimizin toplanarak yüzleşmesine ve birbirlerine DAVA İÇİN İKRAR verilmesi toplantısının gerçekleştirilmesine
Alevi toplumuna, öğretimize yönelen asimilasyonlara ve çok yönlü saldırılara karşı durabilmek için eğitim ve araştırma çalışmalarına ağırlık verilmesine, medya ve iletişim çalışmalarının kalite ve içerik açısından yükseltilmesine.
Alevi toplumunun ve kurumlarımızın siyasi ve sosyal etki alanlarını güçlendirmek için; Demokrasi ve Barış Davasına güç vermeye, toplumsal yaşamın her alanında eşitliğin sağlanması mücadelesini yükseltmeye, daha özgürlükçü, çoğulcu ve eşitlikçi yeni bir anayasanın kabul edilme çalışmalarına ağırlık verilmesine, doğanın tahrip edilmesine karşı duruşun etkinleştirilmesine, kadınlara yönelik her türlü şiddetin durdurulmasına, kısacası demokrasinin yerleştiği, sosyal adaletin sağlandığı tüm renklerin birlikte yaşayacağı ve İnsanlık Davasına hizmetin yükseltildiği Çağdaş, Demokratik ve Laik bir Türkiye için mücadeleyi yükseltmeye, aktör olmaya ve böyle bir alternatifin oluşması için mücadelenin yükseltilmesine bu bağlamda musahip güçlerle de ilişkilerimizin eşit temelde, düzey ve sürekliliğinin yükseltilmesine.
Siyasi partilerin Alevi toplumunun taleplerini benimsemeleri ve bu yönde tutum sergilemeleri için, Alevi hareketinin bağımsızlık çizgisinin güçlendirilmesine, partilerin arka bahçesi ve dolgu malzemesi yapılması girişimlerine karşı durmak, tüm kurumlarımızın ve yöneticilerimizin ortak tutumu olmalıdır.
Aleviler barış içinde, eşit koşullarda birlikte yaşamayı savunur
Yaşamın temelini oluşturan hava,su,toprak,ateş Alevi öğretimizde kutsaldır. Alevi inancı yaşamı kutsar.Evrendeki tüm varlıkların birlikteliğine inanır. Doğaya saygılıdır. Kamil insan, kamil toplumu savunur. RIZALIK ŞEHRİ kuramıyla, insanların barış içinde, eşit koşullarda birlikte yaşamı savunur. Şiddete ,savaşlara karşıdır. Bütün inançlara saygılıdır.İnsanlar arasında; renk,ırk ayırımı yapmaz, ötekileştirmez. Yetmiş iki millete bir nazarla bakar. Halklar ve kültürler arasında dostluğu, kardeşliği, eşitliği ve dostluğu bir düstur olarak kabul eder ve yaşar. Her türlü haksızlığa karşıdır. Biat kültürünü reddeder. Kadının toplumda eşitliğini savunur. Alevilere yönelik katliamlara rağmen kin ve düşmanlık gütmez. Tarih boyunca elimize kan bulaşmamıştır.
Alevi ve kurumları olarak dünya da, bölgemizde ve ülkemizde silahların sustuğu, eşitsizliklerin giderildiği, yaşamın ve doğanın korunduğu, sorunların diyalog yoluyla çözümlendiği, demokratik hakların, özgürlüklerin güvence altına alındığı, toplumsal refah düzeyinin yükseldiği ve eşit paylaşımın sağlandığı, kimsenin ötekileştirilmediği, toplumsal dinamiklerin katılımını sağlayan, dini inanç referanslarının değil, evrensel hukuk ilkelerine dayalı toplumsal yapının inşa edildiği, ülkeler arasında karşılıklı işbirliklerinin, iyi komşuluk ilişkilerinin geliştirildiği bir toplumsal barışı istiyoruz.
Aleviler yeni bir anayasa istiyor
Türk-İslam sentezi üzerine kurulan tek ırk, tek din konseptinin terk edildiği, Türkiye de yaşayan tüm halkların, inançların, kültürlerin eşit koşullarda yaşayabileceği, eşit haklara kavuşabileceği, vesayetçi militarist, bürokratik ve darbeler vesayetinde temizlenmiş, toplumsal uzlaşmayla kabul edilecek yeni, demokratik,özgürlükçü, çağdaş, laik, inanç özgürlüğünü sağlayan, sendikal hakların güvence altına alındığı yeni bir ANAYASA ile yaşama geçirildiği bir Türkiye Alevilerin özlemidir. Bu anlamda Türkiye’deki siyasi partilerin sorumlulukları büyüktür.
Alevilerin meşru temsilcileri olarak bizler, son günlerde “İkinci Alevi Açılımı” adı altında basına yansıyan, Aleviliği Sünni/müteşerri İslam’da anlaşıldığı şekliyle “tarikat,” cemevlerini yine Sünni/müteşerri İslam’da anlaşıldığı şekliyle “tekke,” dedeleri de “devlet memuru” mertebesine indirgemeyi öngören hükümetin asimilasyoncu politikalarını reddediyoruz. Bir takım şahıs ve cemaatlerin, AKP hükümetinin bu asimilasyoncu vizyonuna paralel gündeme getirdiği “cami-cemevi-aşevi kompleksi” türü kurguların toplumumuz için hiçbir anlam ve hüküm taşımadığını, bu tür oldubittilerin Alevilere tepeden bakan, Alevilere rağmen Aleviliği tanımlamaya çalışan kaba ve dayatmacı bir zihniyetin ürünleri olup, kabul edilemez olduğunu Türkiye ve dünya kamuoyuna bu basın açıklaması ile ilan ediyoruz.
Alevilik, kendine has öğretileri, kurumları ve ritüelleri olan özgün ve kadim bir inanç sistemidir. Tarihsel olarak tasavvufî akımlarla yakın ilişkisi olsa da Sünni/müteşerri İslam’da anlaşıldığı şekliyle klasik bir tarikat değildir. Aleviler, ritüelleri arasında ibadet-ayin ayrımı yapmazlar ve tüm dini ritüellerini cemevlerinde ifa ederler. Bu nedenledir ki Alevilik klasik anlamda bir tarikat olmadığı gibi, cemevleri de yaygın kullanılan manada “tekke” değildir. Cemevleri Alevilerin “ibadethanesidir” ve her inanç grubu gibi Alevilerin de ibadet mekânlarını devlet ve mahalle baskısından uzak, özgürce tanzim etme ve kullanma hakkı vardır.
Alevilikteki dedelik kurumu talip ile bağlı olduğu ocak arasında var olan manevi irtibat temelinde işler. Alevi inanç ilkeleri göz önüne alındığında ve üzerine Alevilerin hakim dini ve siyasi güç odaklarıyla yaşadığı çatışmalı tarih eklendiğinde, dedelerin cami imamları gibi devlet tarafından maaşa bağlanması önerisinin ne kadar uygunsuz, Alevi öğretisine ve tarihine nasıl külliyen aykırı olduğu kolaylıkla görülecektir.
Uzun bir tarihsel süreç ve organik gelişme sonucu ortaya çıkmış Alevi öğreti ve kurumlarına dışarıdan müdahale etmeye, bunları toplum mühendisliği yöntemleriyle deforme etmeye veya değiştirmeye çalışmak hiçbir kişi veya grubun haddi ve gücü dahilinde değildir. Her inanç sistemi gibi Alevilik de sadece ve yalnızca bu inanca ve kültüre mensup insanların kolektif olarak şekillendirdiği ve şekillendirebileceği bir alandır. Başta devlet olmak üzere, Alevi olmayan tüm kurum ve kişilerin bu özel inanç alanına saygı duymaları ve bu alanın dışında kalmaya özen göstermeleri gerektiğinin altını kalın çizgilerle çiziyoruz.
Şu bilinmelidir ki Alevilerin politik platformdaki tek meşru temsilcileri, bu toplumun kendi içinden çıkmış örgütleridir. Kürt sorununun çözüm sürecinde ve sözde yeniden başlatılan Alevilik açılımı bağlamında, hükümetin, diğer bazı siyasi aktörlerin ve kimi analistlerin bu gerçeği görmezden gelerek Alevilere adeta haklarında keyfi tasarrufta bulunulabilecek pasif objeler muamelesi yapması asla kabul edilemez. Örgütlü bir toplum olarak Alevilerin vazgeçilmez hedefi demokratik-laik bir sistemde eşit vatandaşlar olarak yaşamaktır. Bu hedefimize ulaşmamızı sağlayacak, olmazsa olmaz taleplerimiz daha önce farklı mecralarda da defalarca dile getirildiği gibi şunlardır:
1) Cemevlerimiz derhal “ibadethane” olarak yasal statü kazanmalıdır. Cemevlerinin “ibadethane” dışında, tekke veya inanç merkezi gibi başka bir kategori altında tanınması ve ona uygun muamele görmesi kabul edilemez.
2) Alevi köylerine ve mahallelerine zorla cami yapımından vazgeçilmelidir. Bu bağlamda, çeşitli kamu hizmetlerini cami yapımı şartına bağlamak suretiyle bazı Alevi köylerinde yaratılan yapay cami taleplerinin demokrasi ve ahlakla çelişen “zorlamalar” olduğu bilinmelidir. Bu tip dolaylı baskılara derhal son verilmelidir.
3) Sünni/müteşerri İslam’ın normatifliği fikri üzerine kurulu ve Sünni ilahiyatı eğitimi almış kişilerce verilen zorunlu ve seçmeli ek din dersleri Alevilerin din ve vicdan özgürlüğünü açıkça ihlal etmektedir. Bu dersler derhal kaldırılmalıdır. Devlet din eğitiminden elini tümüyle çekmeli, bu işlev aileler ve sivil toplum örgütleri tarafından yerine getirilmelidir.
4) Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalıdır..Tarafsız devlet ilkesine uygun olarak her inanç grubu kendi içinde örgütlenip, kendi kaynaklarıyla ve kendi tercihlerine göre inanç hizmetlerini tanzim etmeli ve yürütmelidir.
5) Nüfus cüzdanlarından din hanesi kaldırılmalıdır. İnsanların inançlarına göre bu veya başka yöntemlerle fişlenmesi engellenmeli, kamu hizmetlerinin eşit vatandaşlık temelinde sunulması sağlanmalıdır.
6) Devlet tüm açık ve gizli asimilasyoncu politika ve uygulamalarına derhal son vermelidir.
7) Aleviliğe ve Alevilere yönelik aşağılayıcı ifadeler, hakaret, tehdit ve saldırılar, nefret suçları kapsamına alınıp ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
Ders kitapları, sözlükler, ansiklopediler ve Milli Eğitim Bakanlığı’nca önerilen yardımcı kitaplardaki Aleviliği ve Alevileri aşağılayan tanım ve ifadeler düzeltilmeli veya çıkarılmalı, ikisinin de mümkün olmadığı durumlarda bu yayınların kullanımına son verilmelidir.
9) Dersim, Maraş, Çorum, Sivas ve Gazi katliamlarından dolayı devlet Alevi toplumundan resmen özür dilemeli ve bu Alevi katliamları ile ilgili olarak meclis araştırma komisyonları kurulmalıdır.
10) Mahallelere, caddelere, sokaklara ve diğer kamu projelerine “Yavuz Sultan Selim” gibi Alevileri rencide edici isimler verilmesinden vazgeçilmelidir. Mevcut bu tür isimler değiştirilmelidir.
11) Madımak, utanç müzesi olmalıdır.
12) Başta Hacı Bektaş Veli Dergâhı olmak üzere devlet tarafından el konulan tüm Alevi-Bektaşi vakıfları ve mal varlıkları Alevi-Bektaşi toplumuna iade edilmelidir.
Bu haklı taleplerimizin tümü karşılanana kadar mücadelemizin artan bir kararlılık ve örgütlülükle devam edeceğinden hiç kimsenin en ufak şüphesi olmaması gerektiğini, vazgeçilmez hedefimiz olan eşit yurttaşlığa er ya da geç ulaşacağımıza dair inancımızın tam ve sarsılmaz olduğunu Türkiye ve dünya kamuoyuna saygıyla duyururuz.
Alevi Kurumlarımıza Çağrımız
İnsanlığın tarihsel yürüyüşü sürecinde bugüne dek elde ettiği ve yarattığı evrensel değerler ve bu değerlerle örtüşen Alevi öğretimizin ilkeleri ışığında; hiçbir devlete, siyasi partiye bağımlı kalmadan bağımsızlık çizgimizi koruyalım. Güçlerimizi birleştirelim. Adil ve yaşanılır bir dünya. Demokratik, laik, çağdaş ve eşit yurttaşlığa ve barışa dayalı bir Türkiye projesinde yerimizi alalım. Dava İnsanlık davasıdır. İnsani olan her şey bizimdir diyen bir toplumun ve öğretinin kurumları ve dinamikleri olarak insanlığa, barışa, doğaya hizmetimizi güçlendirelim. Halkımızla buluşalım.
Kamuoyuna, Demokrasi ve Özgürlük güçlerine sesleniyoruz.
Gelin ülkemizde; barışı, adaleti, eşitliği birlikte kuralım. Gericiliğe, ırkçılığa karşı mücadelemizi yükseltelim. Demokratik, laik, özgür, halkların kardeşliğine ve eşit yurttaşlık temeline dayalı bir Türkiye’yi birlikte yaşama geçirelim.
Alevi Bektaşi Federasyonu ve bileşenleri
Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu ve bileşenleri
Şahkulu Dergâhı
Garip Dede Dergâhı
Bağcılar Cemevi
Sultangazi Pir Sultan Cemevi