Aleviler 1925 yılında çıkarılan Tekke ve Zaviyeler Kanunu sonrasında devletin el koyarak kapattığı veya müzeye çevirdiği dergah ve tekkelerinin iadesini istiyor. Cumhuriyetin ilanının ardından 1925’te tekke ve zaviyelere kilit vurulunca tüm mal varlıkları devlete geçen dergahlar içerisinde tarihi eser niteliğinde olanlar ise müze yapıldı. Alevi dernekleri bu dergahların kendilerine iade edilmesi için yaptıkları çalışmalar kapsamında Dergahına Sahip Çık İnisiyatifi adı altında bir araya geldi. Dergahına Sahip Çık İnisiyatifi üyeleri bugün Hacı Bektaş Veli Dergahı’nda yaklaşık 100 yıl sonra ilk cemi yaptı. Ceme Türkiye’nin çeşitli illerinin yanında İngiltere’de faaliyet gösteren Britanya Alevi Federasyonu (BAF)’na bağlı Gençlik Federasyonu üyeleri de katıldı.
Hacı Bektaş Veli Dergahı içerisinde yaklaşık 100 yıl sonra bir araya gelerek Alevi Dedesi Mehmet Turan yönetiminde cem ibadetini yapan Aleviler, çıkışta “Burası bizim Kabemiz, biz buraya rüşvet ödeyerek girmek istemiyoruz. Ücretsiz olmasını istiyoruz, burası bizim, bizim olarak da kalacak.” dedi. Müze yetkilileri ile basın açıklamasının yeri konusunda yaşanan tartışma sonrasında organizasyonu yapan Dergahına Sahip Çık İnsiyatifi adına açıklama yapan İsrafil Erbil, Hacıbektaş Dergahı’nın müze değil, Alevi inancının kalbi, serçeşmesi olduğunu ifade etti. Dergahın başta Hacıbektaş olmak üzere bir çok Yol Ulusu’nun türbelerini de içerisinde barındıran ve ayı zamanda Aşevi, Meydan Evi, Kiler ve diğer bölümleriyle Alevi erkanlarının yürütüldüğü bir inanç ve ibadet merkezi olduğunu kaydeden Erbil, “Ama bugün milyonlarca Alevi, dünyada eşi ve benzeri görülmemiş bir şekilde kendi dergahlarını ve inanç merkezini ancak ücret ödemek koşulu ile belirli gün ve saatler içerisinde ziyaret edebilmektedir. Hacı Bektaş Veli Dergahı, Alevi inancının kalbidir. Dergahın ibadete kapalı olması Alevi inancına vurulmuş ağır bir darbedir.” dedi.
Dergaha ilk müdahalenin 1826 yılında Alevi önderlerinin sürgüne gönderilmesi ve postnişinliğe bir Nakşibendi Şeyhi’nin atanmasıyla başladığını anlatan Erbil şöyle konuştu: “Bu dönemde yapılan ilk icraata dergaha bir caminin eklenmesidir. Daha sonra 1925 Tekke ve Zaviyeler Kanunu gereği dergahta yapılan ibadetler tamamen yasaklanmıştır. Günümüzde ise dergah ibadete kapalı olmasına rağmen bu cami ibadete açık ve ücretsizdir. 1925’ten 1958 yılına kadar mülkiyetine, eşyalarına ve değerli el yazması kitaplarına el konularak o günkü Vakıflar İdaresi gözetimine, aslında yıkılışa terk edildi. Halen dergaha ait el yazması kaynaklar ve değerli eşyalar Türkiye’nin bir çok ilinde bulunan değişik müzelerde dağınık halde tutulmaktadır. Alevilerin dergahını ibadete açılmasına yönelik yoğun talepleri karşısında merkezi idare 1964 yılında dergahı sadece “müze” olarak açmıştır. Bu hali ile Kültür Bakanlığı gözetiminde bir ticarethane olarak işletilmektedir. Dergahın mevcut hali restorasyon bahanesiyle yapılan tadilatlarda göz önüne alındığında bilinçli olarak Alevi’lere karşı uygulanan asimilasyon programının bir parçası olduğunu ayan beyan gözler önüne sermektedir. Bu durum insan hakları ve evrensel hukuk açısından bakıldığında da bir inanç katliamı ve zulümdür. Bu uygulamaya derhal on verilmelidir. Alevi örgütleri ve diğer Alevi kesimlerinin de yıllardır dile getirdikleri talepler doğrultusunda Hünkar-ı Pir Bektaş Veli Dergahı ve diğer Şah Kulu, Karaağaç gibi tüm Alevi dergahları ve kurumları gerçek sahibi olan Alevilere devredilmelidir.”
100 yıl sonra ilk kez Dergahta yapılan Cem’i yöneten Alevi Dedesi Mehmet Turan ise, dergahın daha önce, Cem yapılan, ibadet ve muhabbet edilen, öğretilen yerler olduğunu hatırlattı. Müze yapılmasından sonra burasının sadece gezilen bir mekan haline geldiğini ifade eden Turan “ Bizler gezilen, müze olan yer hali ile değil insanların ibadetlerini yapabildiklerini, aydınlanma çalışmalarını yapabildikleri, gerektiğinde bir şeyler ürettikleri, ortaklaşa paylaştıkları ama esas olan gönlü, dostluğu paylaştıkları, kurduyla kuşuyla çiçeğiyle böceğiyle ekolojik kardeşliği paylaştıkları mekanlar haline gelmesini istiyoruz.” diye konuştu.
Hacı Bektaş Veli Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Özcivan ise “Yıllarca inanç özgürlüğü bağlamında yaptıkları mücadelenin bir parçasıdır. Burası bir inanç merkezi olduğu halde statüsü müzedir. Müzelikten çıkıp inanç merkezine dönüştürülmesi ve aynı zamanda Alevi toplumuna devredilmesi konusunda yapılan masumane bir eylemdir. Umarım kamuoyu ve ülke yöneticileri bunu duyar.” dedi.
Britanya Alevi Gençlik Federasyonu Başkanı Ruhi Altun, yaptıkları Cem ve sonrasındaki basın açıklamalarında amaçlarının katiyen birilerini rahatsız etmek veya taciz etmek olmadığını, sadece Alevilere ait olan dergaha sahip çıkmak olduğunu ifade etti.
Dergah’ın Alevi inancına sahip kimselerin Kabe’si, merkezi konumunda bulunduğunu kaydeden Altun, “Bu nedenle buraya sahip çıkmak zorundaydık. Dergahlarımızı geri istiyoruz. Bugün hangi kiliseye veya camiye parayla giriliyor. Cem ibadeti yapıyoruz, başımızda 50 tane sivil polis var, burada çekim de yapıyorlar. Talebimiz, bütün Alevi dergahlarının iade edilmesidir.” dedi.
Şu anda İngiltere’de İngiliz çocuklarına dahi Alevilik dersi verilebildiklerini belirten Altun, “Avrupa’nın en büyük Cem Evi’ni inşa ediyoruz. İnşaata halkımızın yanında İngiliz hükümeti de sahip çıkıyor. Avrupa’da normal insani taleplerle karşılarına çıktığımız için destek alıyoruz. Ama binlerce yıldır yaşadığımız Türkiye’de hala Cem Evleri ibadethane olarak yasal statüye bile kavuşamadı.” diye konuştu.
Dergahına Sahip Çık İnsiyatifi organizasyonu ile Hacı Bektaş Veli Dergahında yapılan Cem’e katılanlar basın açıklamasının ardından Müze’nin bölümlerini gezdikten sonra olaysız bir biçimde dağıldı. Polisin Hacı Bektaş Veli Müzesi’nde Cem sırasında ve sonrasında geniş güvenlik önlemi alması dikkat çekti.
MURAT ŞİŞMAN | NEVŞEHİR