Sivas Şehitlerini Anma Laiklik,Demokrasi,Barış haftası etkinlik programı basın toplantısı yapıldı
Sivas Katliamının 22. yılında Sivas Şehitlerini Anma,Laiklik,Demokrasi,Barış Haftası etkinlikleri programı bugün saat.11,00 da Mülkiyeliler birliğinde basınla ve katılımcı kurum temsilicilerine aktarıldı.Basın metnini ABF genel Başkanı Baki Düzgün oku.Basın metni ;
Canlar, yoldaşlar…
2 Temmuz 1993 tarihinde 33 insanımızın, tempolu alkışlar ve sevinç naraları eşliğinde ateşe verilerek öldürüldüğü Madımak katliamının üzerinden 22 yıl geçti. Bugün Irak’ta, Suriye’de kafa kesen, ciğer söküp yiyen selefi grupların benzerlerinin ‘Yak ulan yak, cehennem ateşi’ diyerek katliam karşısındaki vecd hallerini unutmadık. İnsanlık tarihine bu olayla utanç sayfalarından birini ekleyen Türkiye, ne yazık ki Madımak katliamıyla yüzleşmedi, arkasındaki karanlığı aydınlatamadı, katliamın siyasi sorumluları, organizatörleri adaletin karşısına çıkarılmadı. Tıpkı, Dersim 38’le yüzleşilemediği gibi… 1 Mayıs, Çorum, Maraş, Gazi katliamının aydınlatılamadığı gibi… Roboski’de Kürtlerin üzerine bomba yağdıran emri verenin açığa çıkarılmaması gibi… Gezi eylemlerinde hayatını kaybeden gençlerimizin katillerinin yargı karşısına çıkarılmaması gibi… Dersim’in kayıp kızlarının yaşadığı acılardan da, Kızıltepe’de 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın öldürülmesinden de 12 yaşındaki Koray Kaya’nın Madımak’ta ateşe verilmesinden de 14 yaşındaki Berkin’in öldürülmesinden de sorumlu olan aynı devlettir. “Bir futbol karşılaşmasında da bu kadar ölü olur” diyen Mesut Yılmaz’la Madımak davasının firari sanıklarıyla ilgili verilen zamanaşımı kararını “Hayırlı, uğurlu olsun” şeklinde değerlendiren, Sivas katillerinin adını Madımak Oteli’ndeki anı panosuna yazdırarak acılarımızla adeta dalga geçen, katliamı unutturmak için “Madımak” adını kaldırıp “İl Özel İdaresi Bilim ve Kültür Merkezi” şeklinde tabela astıran mevcut iktidar arasında nasıl bir fark vardır ki… Bu devlet, farklı uluslardan ve milliyetlerden ve de farklı inançlardan oluşan Anadolu halklarını Türk-İslam potasında eriterek kendisine makbul yurttaşlar yaratmak isterken Soma’da da yüzlerce işçinin ölümü karşısında ‘bu işin fıtratında var’ söylemiyle taşeronlaşmanın, sömürünün, kapitalist vahşetin üzerini örtmüyor mu? Yetmiyor, HES projeleriyle doğayı yok ediyor, su kaynaklarını sermayeye peşkeş çekiyor, kentsel dönüşüm projeleriyle milyonları yoksullaştırırken, iktidar destekli rant şebekelerini besliyor ve ne yazık ki neoliberal politikalarla gerici, ırkçı, şoven politikalar atbaşı gidiyor. Ne yazık ki Türkiye’de devlet, tarihsel bir süreklilik içinde farklı etnik ve inanca sahip yurttaşlarının temel hak ve özgürlüklerini kullandırmayan bir geleneğe sahip. Anadolu’nun kadim kültürel, etnik ve inançsal zenginlikleri yok ediliyor, renkleri soluyor. Artık Hrant yok… Süryaniler, Ezidiler de… Rozerin kimliğini talep ediyor… Hüseyin acısını dindirmek istiyor. Çağdaş, bilimsel, laik bir eğitim yok artık… 4+4+4 düzenlemesiyle kız çocukları evlendiriliyor, erkek çocuklar ucuz işgücü oluyor.
Ne yazık ki AKP iktidarıyla birlikte Türkiye, Ortadoğu daki savaşın bir parçası oldu. Mezhep eksenli iç ve dış politika sonucu Türkiye’nin Suriye’de, Irak’ta lojistik destek verdiği IŞİD, Nusra, El Kaide gibi cihatçı örgütler, Lazkiyede,İsterabkta yaptıkları kaliamlarla Türkiyede toplumsal barışı ve güvenliğimizi tehdit ediyor. Alevilere karşı uygulanan sosyal, kültürel, ekonomik kuşatma daha sistematikleşti. Bizzat başbakan kalabalıkların önünde huşu içinde Aleviliği, Alevileri yuhalatıyor, nefret söylemiyle hedef haline getiriyor. Yeni Osmanlıcı bir tahayyülle Ortadoğu’nun hamisi, Türkiye’nin halifesi, padişahı, Osmanlı’nın Yavuz Sultan Selimi olmak isteyen Erdoğan, teokratik bir devlete geçiş hamleleri yapıyor, Anayasanın güçler ayrılığı ilkesini fiili olarak kaldırıyor, laikliğin artık lafzına bile dayanamıyor.
Maraş, Çorum, Sivas gibi alevilere yönelik katliamların belli hesaplar sonucunda gerçekleştiğini kabul etsek bile kalabalıkların neden bu kadar kolay tahrik olduklarını sorgulamayı da zorunluluk sayarız. Acılarımızla sadece devlet değil toplumun kendisi de yüzleşmeli. Her türlü ötekileştirme ve ayrımcılığı reddeden, emek, demokrasi güçleriyle ortak mücadeleyi görev kabul eden bizler, inadına bu coğrafyada, kadim inançların, dillerin ve dinlerin her birinin kardeşçe bir arada yaşamasından, haklarının anayasal güvenceye kavuşturulmasından yana olacağız. Gerçekten laik, evrensel insan hak ve özgürlüklerinin güvencede olduğu, hiç kimsenin can ve mal güvenliği kaygısını yaşamadığı bir ülkeyi mutlaka inşa etmeye dair kararlılığımızı bir kez daha beyan ederiz. O halde yitirdiğimiz tüm canlarımızı unutmadığımızı göstermek için, barış ve demokrasi için, laiklik için, adalet için
2 Temmuz’da Sivas’ta Madımak Oteli önünde buluşmalıyız
2 Temmuz bizim vicdanımızdır!